Büyükada

Şubat 25, 2018

Daha önce gitmediyseniz ayak bastığınız andan itibaren sizi büyüleyecek. Eğer benim gibi devamlı gidenlerdenseniz her defasında yine zevk alacağınız yerdir Büyükada. Efsaneleri, multikültürel yaşantısı, tarihinde sürgünleriyle hikaye dolu bu adayı hakkını vererek dolaşmak isterseniz aşağıdaki uzunca yazıyı üşenmeden okuyun derim. (:



Büyükada'ya Nezaman Gidilir ?
Kişisel tavsiyemdir haftasonu gidilmez :) Eğer fırsatınız varsa hafta içi gidin derim tabi yoksa yapacak bir şey yok adanın o kalabalığını atlatıp tepelere çıktığınızda karmaşadan kurtulacaksınız zaten korkulacak bir şey yok. Yazın çok çok kalabalık olduğu için ilkbahar, sonbahar başka güzeldir. Ergüvanlar açar.. Tabi benim fikrim her mevsim güzel her mevsim gidilir :)

Ne Yenir ?

Favori Kumpircim ( Adını bilmiyorum )
İskeleyi arkanıza verdiğinizde ve dümdüz saat kulesine doğru çıktığınız çeşitli dondurmacı, cafe ve solunuzda kumpir yapan küçücük bir yer göreceksiniz. Ben o küçük kumpir yapan yere bayılıyorum. Her gittiğimde dönerken bir uğrarım. Oturacak yer genelde yok 2 kişilik minik bir masa var ama genelde dolu oluyor. bizde alıp sahildeki çay bahçesine gidip, oradan da içeceklerimizi söyleyipoturup yiyoruz. Tavsiye ederim.

Prinkipo dondurmacısı
Benim (benim yalnız öyle bir sahiplenme bendeki)  kumpircimin karşısında görmemeniz imkansız. Adanın en eskilerinden.. Deneyebilirsiniz.

Büyük Ada Rotası,

Adaya ayak basar basmaz iskeleden 50- 100 mt düz yürüyün ve saat kulesine çıkacaksınız. Bu saat kulesi 1923 yılında yapılmış ve adayla özdeşleşmiş. Saat kulesinin olduğu meydana  Büyükada Saat Meydanı denmektedir. Çevrede bir çok cafe, restaurant, dondurmacı, otel ve benim favorim olan minin kumpirci (: mevcuttur. Şimdi yürüyüşe başlamadan Büyükada fırınından kendinize atıştırmalıklar alın. Yukarılara çıktığınızda dinlenip atıştırmak zevkli olacaktır.

Nizam Cad.

Ünlü köşklerin ve " aaa. bu fotoğraf nerede çekilmiş" diye düşündüğünüz cadde muhtemelen Nizam Cad. Saat kulesinin olduğu meydanda kalabalığı takip ederseniz zaten Nizam cad. istikametinde yürümeye başlayacaksınız muhtemelen. (iskeleye yüzünüzü saat kulesine sırtınızı verdiğinizde sola doğru yürümeniz gerek.) Her sokak başında fotoğraf çektirmek isteyeceksiniz. Bu yürüyüşün sonuna doğru solunuzda Nizam Cami kalacak. Camiyi gördüğünüzde anlayın ki sizi azıcık bir yokuş bekliyor ama uzun uzun bir yokuş değil korkmayın :) ve yokuşun sonu Dilburnu tabiat parkı ve sonra Birlik Meydanına çıkıyor.


Dilburnu Tabiat Parkı

Bu parka daha önce ben gitmedim. Girişin ücretli olduğunu biliyorum. Piknik ve mangal yapmak mümkünmüş hatta mangal malzemelerini kendiniz getirmediyseniz ordan da kiralayabilirmişsiniz. Dediğim gibi ben gitmedim bu sebeple ayrıntılı bilgiyi Dilburnu Cafe'yi arayarak ulaşabilirsiniz :)
Tel : 0 216 226 36 31

Birlik Meydanı

Birlik meydanına çıktığınızda faytonları ve hanımların satış yaptığı standları göreceksiniz. Faytonları hepinizin hayvan dostu olduğunuzu düşünerek görmezden geleceğinizi düşünüyorum hatta ben kötü kötü bakıyorum elimde değil :) Meydanda bir cafe var cafe solunuzda kalacak şekilde yokuşu çıkmaya başlarsanız Ayayorgi Manastırına çıkıyor tam karşısından çıkmaya başlarsanız ise Yetimhaneye doğru çıkmaya başlayacaksınız.
Sırtınızı cafeye verdiğinizde soldaki yoldan devam ederseniz orası benim yürüyüş yolum. Uzuuun uzun yürüyüş yapmak ve adanın karmaşasından kaçmak isteyenler yerleşimin olmadığı bu yolu tercih edebilir. Yorulduğumuzda biraz oturup iskelenin oradan aldığımız şeyleri atıştırıp sohbet ediyoruz. Yol baya uzun oyüzden kendine güvenmeyen başlamasın derim :) hatta yolun büyük kısmı tek yürüyen biz ikimiz oluyoruz. Bazen de yanımızdan bisikletliler geçiyor. Ben bisiklet yerine yürüyüşü tercih ettiğim için Sezer'in bu sefer bisiklet kiralayalım sözlerini hep geçiştiriyorum. :)




Ayayorgi Kilisesi / Ayayorgi Manastırı


Rum Yetimhanesi

Dünyanın 2. Avrupanın en büyük ahşap yapısı olan yetimhane 6 hatlı ve ilk başta Otel (Prinkipo Palas) ve kumarhane olarak inşaa edilmiş. İzin alınamayınca zengin bir rum bankerin dul eşi tarafından patrikhaneye yetimhane olarak kullanılması şartıyla bağışlamış. Dönemin padişahı yetimhaneye bağış yapmakla kalmamış hatta vergide almamış.Yetimhanede 206 oda, kütüphane, büyük bir mutfak, ilkokul ve çeşitli meslek okulları varmış. İlkokulu bitiren çocuklar iş bulabilmek için çeşitli mesleklere yönlendirilir orda eğitimlerini tamamlarmış. 1960 sonrası azalan çocuk sayısından dolayı çocuklar Heybeli adaya yollanmış. Kısa süre Kuleli Askeri Mektebi yerleşmiş ve onlarda çıktıktan sonra Rum göçmenlerin barınağı haline gelmiş. Göçmenler binanın ahşaplarını söküp yakma gibi Yetimhaneye zararlar vermeye başlamış ve 1963 de Bina kullanıma kapatılmış.

Yetimhane hakkında küçük bir efsane bile var. Yetimhanede küçük bir yangın çıkar bu yangında çocukların bazıları yanarak can verdiği hatta birinin yangından kaçarken bahçedeki kuyuya düştüğünü ve sesini kimseye duyuramadığını kimsenin de o telaşta kuyuya bakmak aklına gelmez ve o çocuk kuyuda ölür. Ada halkı bu efsaneden çok etkilenir ve hala bazı geceler binanın çevresinden çocuk çığlıklarını duyduklarını söylerler. Gittiğinizde bekçiye sorun bakalım :) Buarada binayı gezmek yasak. ama yetimhane bekçisinden rica ederseniz belki de bahçeyi dolaşmanıza izin verebilir. :)

Hamidiye Cami

Saat kulesine arkanızı verin sağa doğru devam edin, marketi, manavı geçin tabela göreceksiniz. Artık tabeladan bulursunuz :) Hamidiye Camisini II. Abdülhamit yaptırmış ve 1895 yılında tamamlanmıştır.

Gezilebilecek Diğer Yerler,

Ayios Dimitrios Katedrali, Reşat Nuri Gültekin Evi, Adalar Müzesi..




Bunları Biliyormuydunuz ?

* Adalara prens adası denmesinin sebebi Bizans zamanında birçok prensin adalara sürgün edilmesi. Bizanslılar bu adayı sürgün adası olarak kullanmış. O dönemde adaya prensler, imporator, imporatoriçeler, patrikler sürgüne yollanmış hatta bazıları Bizansa hiç geri dönememiştir. İç açan bir geçmişi yok anlayacağınız.

Sürgün adası Büyükadanın ilk adı prens anlamına gelen "Prikipos" tur.
* Çankaya Cad. kuzeye doğru gittiğinizde Troçki Evini görürsünüz. Rus Lider ve düşünür Trev Troçki adaya sürgün yollanmış ve Rus Devriminin Tarihi adlı kitabını Büyükada'da sürgündeyken yazmış.
* Ayayorgi kilisesi adanın en yüksek tepesine 6. yy'da yapılmış.

*23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde Aya Yorgi yokuşunu çıplak ayak, konuşmadan ve arkana bakmadan çıkıyorlar. Bu yokuşa Azap yokuşu deniyor ve Hristiyanlar bu yokuşu çıktıklarında yarı hacı olduklarına inanıyor.

*

Benzer Yazılar

1 yorum

En kısa sürede dönüş yapacağım.

Teşekkürler :)

About Me

Bumerang - Yazarkafe